Çeviren: Suzan Uğur Girginer
R. Back, M. Balint, P. Bergmann, M. Boss, O. Fenichel, S. Freud, P. Greenacre, W. H. Gillespie, J. Glover, E. Kronold, S. Lorand, S. Payne, M. Romm, R. Sterba, H. v. Hug-Hellmuth ve W. Wullf, fetişizmi, psikanalitik açıdan değerli sonuçlara ulaşarak araştırdılar. Bu nedenle, bu makalenin konusu olan vaka sunumu, fetişizmin doğuşundaki pregenital evrenin önemini ve kastrasyon kaygısı bağlamında fallik olarak güvence altına alınan dişil genital organdan kaynaklanan fantezi tasavvurlarının önemini belirleme çabasıyla sınırlı olacaktır.
Söz konusu vaka, otuzlu yaşlarındaki bir erkek hastadır. Libidosu, fetişistik ve fetişizmle ilgili birçok diğer pratikler arasında dalgalanmaktadır. Bu nedenle, perversiyonlarının kökeninde yatan nedenleri keşfetmek görece kolay olmuştur.
Semptomlar
Hastanın fetişizmi, çoğunlukla kadınların olmak üzere, çeşitli kişilerin ayaklarını ve bazen bacaklarını okşaması ve büyük bir cinsel uyarılmayla onların çoraplarını ve ayakkabılarını koklamasından ibaretti. Bunun sonucunda ortaya çıkan uyarılmayı genellikle mastürbasyon yaparak tatmin ederdi. Ayrıca, kakasını ve çişini yapanları görmek ya da en azından duymak (özellikle kadınlar) için çok uğraş gösterirdi. Sertleşmek konusunda sorunlar yaşıyordu ve sadece alt sınıftan kadınlarla birlikte oluyordu.
İlk güçlü ereksiyonunu, beş yaşındayken, bir ayağında parazite bağlı enfeksiyon yarası olan öğretmeninin ayağına baktığında hissetmişti. Öğretmeninin dikiş makinasını çalıştıran ayağını okşarken, eteğinin altından da bakmaya çalıştı. Hasta ayaktaki siyanotik bölge, ona, gök mavisi gibi görünmüştü.
Çorap ve ayakkabılarla ilgili fetişizmi, sekiz yaşındayken, ayakkabılarına çiş bulaşmış olan bir başka öğretmeninin ayakkabılarını kokladıktan sonra başlamıştı. Bu deneyiminden önce, öğretmeninin uyuduğu anlarda onun vulvasını okşamıştı.
Anamnez
Hasta, Arjantin’e komşu bir ülkenin kırsal bir bölgesinden geliyordu. Anne ve babası ruhsal olarak pek de iyi durumda değillerdi. Babası bir ayakkabıcıydı ve alkolikti. Annesi, duygusal açıdan labil bir haldeydi. Hastanın doğumu uzun sürmüştü ve acı vericiydi. Doğum sonrası uzunca bir süre annesini emerek beslenmiş ve ardından travmatik olarak memeden kesilmişti. Sfinkteri kontrol edebilmeye yaşına uygun zamanda başlamıştı. Bununla birlikte, yetişkin zamanlarında bile, çatışma anlarında altına çiş kaçırıyordu.
Özellikle annesinin fiziksel şiddeti ve sevgiyle okşamaları arasında gidip gelen bir eğitimle büyümüştü ve aile dışında çok az bir özgürlük alanına sahipti. Dört yaşına kadar annesiyle ve on yaşına kadar da babasıyla uyumuştu geceleri. Daha sonraki yıllarda, daha önceleri annesine yaptığı gibi, babasını dudaklarından öper ve meme uçlarını okşardı. Bunun dışında, babasıyla birlikte uyurlarken, sıklıkla yorganın altına kafasını sokar ve babasının osuruklarını koklardı.
Genital gelişim
Erken çocukluk döneminde, onu, cinsel organını okşayarak uyutan bir bakıcısı vardı. Üç yaşındayken bir domuz tarafından sıcak yem kabının içine itilerek düşürülmüştü ve bu esnada testis torbası ve perinesi yanmıştı. Sık sık, babasının onu kastre edeceği tehditlerine maruz kalmıştı. Bir keresinde, çişini yaparken babasının penisini görmek için çaba harcadığında, babası onu kemeriyle dövmüştü. Üç ve yedi yaşlarındayken dişlerini çektirmeye zorlanmıştı. Bu esnada, “genç boğaların kastre edilirlerken bağlandıkları gibi” ellerini tutmuşlardı. Bütün bunlar, anal koitus anlamına gelecek şekilde, üç yaşından itibaren babasına boyun eğme arzusunun oluşmasına yavaş yavaş katkıda bulunmuştu. Bu onda büyük bir kaygıya neden olmuştu ve libidosunun anallik ve oralliğe gerilemesine neden olmuştu. Anal regresyon nedeniyle, daha sonraları, perine bölgesinde yaralanmalara yol açan birçok kaza geçirmişti ve bunun haricinde de bağırsak kurtları (kakasında), altına kaçırma ve hemaroid gibi şikayetlerden de muzdaripti.
Kadın genital organıyla alakalı olarak çok yoğun bir kastrasyon kaygısı geliştirmişti. Devamında, küçük kızlarla oynadığı giyinme soyunma oyunlarından elde ettiği vulva hakkındaki çocukluk bilgisini de bastırmıştı. İçe girme arzularının yerini, işenen bir çişin altında ayağını tutma arzuları almıştı. Kadınların önünde işemeye cesaret edemiyordu. Annesi ve babası onu kadınlaştırma eğilimindeydi. Bunun sonucunda, dokuz yaşındayken, penisini karın derisinin altına saklayarak kendine bir vajina yapmak oluyordu.
Dokuz yaşından itibaren, cinsel organlarına dokunmaya çalıştığı erkek arkadaşlarını örnek alarak mastürbasyonlara başlamıştı. Ancak mastürbasyonlarından hiçbir zevk almıyordu. Pasif bir eşcinsel olarak görülmemek için, birkaç oyun arkadaşıyla aktif anal sex denemelerinde bulunmuştu. Dört yaşındayken, bir erkek arkadaşının çorabını kokladıktan sonra, ilk mastürbasyonunu yapmıştı. İkinci mastürbasyon denemesi ise, yaşlı bir kadını kakasını yaparken izledikten kısa bir süre sonra, keyif de aldığı bir mastürbasyondu. Bu esnada, kakanın silindir gibi, popodan çıkışını bile görmüştü. Daha sonraki mastürbasyonlarında, kadınları sıçarlarken görmeye ya da en azından duymaya daima çabalamıştı. Koituslu ilk cinsel deneyimini, on altı yaşındayken, bir hayat kadınıyla yaşamıştı. Bu olayda, kısa bir süre bolca kanaması olmuştu. Psikanalitik terapiye başladığında, cinsel organları konusunda çok çekingendi. Koitus içeren bir cinselliği ancak değersiz bulduğu kadınlarla yaşamaya cesareti vardı. O esnada bile “vulva ve vajinayı fantazilerinden uzakta tutmayı deniyordu, çünkü onları veya koitusu düşündüğünde, ereksiyon yetisi azalıyordu. Kendi sosyal düzeyindeki kadınlarla olan cinselliği ise, sadece cinsel organlarla birbirine sürtünme ya da cunnilingus (vulvayı öpmek ya da yalamak ya da klitorisi dil ve dudaklarla uyarmak) şeklinde idi. Sex esnasında, kadınların, onun penisini görmemeleri ya da direkt olarak dokunmamalarına dikkat ediyordu. Muhtemel rakiplere karşı o kadar yoğun bir korkusu vardı ki, örneğin apartman komşusu olan çekici bir kadının sokakta başka bir adamla konuştuğunu görürse, onunla aynı asansöre bile asla binmezdi. Başkalarının cinsel aktivitelerine dair bir şeyler duyduğunda, bir an için erekte oluyordu ama bu uyarılmayı hemen anüsüne kaydırıyordu.
Fallik ve dişli dişil genital organ (dişli vajina)
Vajinayı, kadının içini tamamen boşaltabilecek olan bir yara olarak görüyordu, tıpkı çocukken gözlemlediği aşçının, parmaklarını tavuğun anüsüne sokarak ve bağırsaklarını çekerek içlerini boşalttığı gibi. On iki yaşındayken, bir okul arkadaşının penisine dokunduktan sonra, sık sık, penisle donanmış olan vajina rüyaları görmeye başlamıştı. Tematik olarak aynı rüyaları başka sembollerle maskelenmiş şekilde de görüyordu. Örneğin, tehlikeli yılanların kıvrım kıvrım birbirine dolandığı dar su kuyuları rüyaları vardı. Başka bir rüyasında ise, diz altına kadar inen büyük ve geniş bir kilotla dans eden bir kız vardı. Rüyadaki bu kız, yine başka bir rüyasında yüksek topuklu ayakkabılar giymiş olan başka bir kızı çağrıştırdı. Rüyasındaki geniş ve uzun kilot giymiş olan kız, çocukken onu çok korkutmuş olan akromegalik bir devin pantolonunu çağrıştırdı sonrasında. Yine başka bir rüyasında, elinde bir çomak olan bir kadın görmüştü ve kendi elinde de bir çomak vardı. Kendi çomağıyla kadının elindeki çomak karşı karşıya gelmişlerdi. Hasta, kadının elindeki çomağı kırdığında, çomak parçaları yılan gibi kıvrılarak süzülmüşlerdi. Bu, ona, kendi penisini aynanın önünde sallayarak oynadığını hatırlatmıştı. Daha sonraki çağrışımları ise, çocukluğunda, bir çiftçinin ona “her kadının bir penisi olduğunu ve kadınların bu penisleri sex esnasında erkeğin üretrasına soktuklarını” söylediğini hatırlamasıydı. Fallik olarak kabul edilen kadınlara boyun eğmesine denk düşen şekilde, cinsel ilişki esnasında birlikte olduğu kadınları kendi üzerine yatırıyordu. Bu esnada her zaman penisin gerçekte kimde olduğuna dair şüphe içerisinde oluyordu. Bazen de kadını sadece yüksek topuklu ayakkabıları kalacak şekilde soyuyor ve yatağa alıyordu. Düşleminde/fantazisinde, tergo pozisyonunda sevişirlerse, kadın onu diziyle ya da baldırıyla tekmeleyecekti.
Analistinin yardımıyla psikanalitik tedavi esnasında, kadın cinsel organlarında bir penis olduğu tasavvurunun üstesinden gelmişti. Rüyalarının birinde, “analist, piyanonun üzerinde duran bir şamdanı oradan alıp yere indirmişti”. Piyano, kadını veya kadın cinsel organını; şamdan ise bir penisi sembolize ediyordu.
Hasta, kadın cinsel organının dişli olduğuna ve ısırabileceğine inanıyordu. Vajinayı, zehirli dişleri olan bir yılanın ağzına veya korkunç dişli ve sakallı bir balığın ağzına benzetmişti. Sonradan tariflediği üzere, bu kadınların bazıları yemek yerken dudaklarını öylesine abartılı hareket ettiriyorlardı ki, sanki bir şeyi yutuyormuş ya da çiğniyorlarmış gibi yiyorlardı. Vulva, bazı rüyalarında, yatay bir çatlak, yakınına gelen her şeyi parçalamak istercesine açılıp kapanan bir ağız olarak görünüyordu.
Orallik
Kadın cinsel organına ve koitusa dair güçlü bir korku ortaya çıkaran çocukluk saplantıları ve kastrasyon kaygılarının yanı sıra babasının penisine ve annesinin saldırgan ve früstre edici memelerine karşı, hastanın pasif boyun eğiciliğinin sonucu olarak, cinselliği, anal ve oral regresif özellikler ortaya çıkarmıştı. Anne memesine olan saplantısı (fiksasyon), annesinin onu çok uzun süre emzirmesiyle oluşmuştu. Daha sonra, annesi, onu sütten kesmek için meme uçlarına domuz boku ve acı biber sürmüştü. Bunun, onda, travmatik bir şekilde memeden kesilmesine yol açtığını belirtmişti hasta. Bunların dışında, annesinin yatağında birlikte yattığı zamanlarda, annesinin meme uçlarını öperek onları dirileştirmeye çalışıyordu; inek sütünü doğrudan inek memesinden içiyordu ve sütten kesilme travması, asla katı yemekler yiyemediği ve sıvı besinlerle besinlerle beslendiği dört yaşındayken geçirdiği tifüs atağı ile şiddetlenmişti.
Memeden kesildikten sonra, tüm oral ilgisini, yuvarlak biçimli camdan yapılmış su şişelerine kaydırdı (penis-meme). Annesinden aldığı bu şişelerden su içmeyi seviyordu. Babasının ziyaret etmesini yasakladığı anne tarafından olan halasının verdiği yağsız sütü de severdi. Portakal ve muzları da emiyormuş gibi yerdi.
Dört, beş yaşlarından itibaren koyun ya da keçi memelerini ellemeyi severdi. Hastanın annesi, ona bir anne koyun hediye ettiğinde, bu koyuna annesinin adını verdi ve bu koyun kuzusunu emzirmeyi reddettiğinde ise müthiş bir çaresizlik duygusu yaşadı, çünkü ne de olsa hastanın kendi annesi de onu artık emzirmiyordu. Annesinin memesine olan mazohistik saplantısı, onun (çocuksu) cinselliğini de etkiledi ve onu, mastürbasyonun çocuksu (infantil) biçimlerine doğru geri götürdü, şöyle ki, anne koyun kendisini toslayana kadar, penisini, anne koyunun kafasına sürtüyordu.
Hastanın, anne memesinden baba penisine kayan ilgisinin aktarımı, bu dönemde oynadığı oyunlarda teşhis edilebilir. Fallik bir biçim verdiği ekmeği zevkle yerdi ya da arkadaşıyla birlikte, bir muzu ve biberonu masanın altına bağlarlardı ve iki buzağı gibi muzu ve sütü emerlerdi. İspanya’da geleneksel şekilde adlandırıldığı haliyle, menisini “süt”, sünnet derisi sıvısını (Smegma) da “peynir” olarak adlandırıyordu. Kendi terminolojisiyle, meniyi “süt köpüğü” ya da “bel köpüğü” adlandırmıştı, ki bu emen buzağıların ağızlarından damlayan köpüğe dayanan bir adlandırmaydı. Leonardo da Vinci, memede, genital organlardan kök alan tek bir süt kanalı olduğuna inanıyordu. Benzer şekilde, analizant ta, ergenlik dönemindeyken, meni ve sünnet derisi sıvısının (Smegma), meme ucu etrafındaki süt kanallarından geldiğine inanıyordu. Annesi onu fiziksel olarak cezalandırdığı kadınsılaştırma eğiliminde olduğu için, annesiyle olan oral-sindirim ilişkisi mazohistikti ve erkekliğini tehlikeye sokuyordu. Örneğin, doğduğu yerde yemek yemeyi adlandıran sözcük aynı zamanda cinsel ilişki manasında da kullanılıyordu ve bu nedenle başkalarının önünde yemek yediğinde kaygılanıyordu. Çünkü açık ağzına yemek üzere bir şeyler soktuğunda, bu, erkek cinsel organını, anne memesini ya da fallik atıkları içine alan bir vajinası ya da anüsü olduğu anlamına geliyordu. Bu psişik (ruhsal) durum bağlamında, yumurtayla pişirilmişini tercih ettiği özel bir sosis türünü tercih ettiğinde özellikle büyük bir kaygı duyması anlaşılabilir. Aynı nedenden ötürü, bir restoranda, garsonun, ona ceketini giymek üzere yardım etmesi ve ceketini alt ucundan ama anüs yakınında bir yerden tutarak düzeltmesi onu rahatsız etmişti. Oral-sindirim ketlenmeleri ve saldırganlığı ve genital ketlenmeler temelindeki oral gerileme (regresyon) boyunca kışkırtılmış olan oral mazohizmi, depresif anlarında, diş etlerini kürdanla kanatana kadar kaşımasıyla kendini gösteriyordu. Ayrıca, yanaklarını, bir şeyi sertçe ısırıyormuş gibi hareket ettirme alışkanlığı vardı. Fantazilerinde de tamamen mazohistikti: dişlerinin olmadığına ve ağzının, onu kesen cam kırıklarıyla dolu olduğuna inanıyordu.
Hastanın oral mazohizminin başka göstergelerini, bize, bir şeyler yemeyle alakalı olan rüyaları sunar. Örneğin, böğürtlenleri, sapları ve dikenleri ile birlikte yutar. Mastürbasyon yaptıktan sonra, yanlış bir şeyler yemişçesine mide yanmaları çeker. Artık, “Kanelonen” adlı yemeği yiyememektedir, çünkü doğduğu şehrin aynı adı taşıyan bir caddesinde (Kanelonen), bir hayat kadını ona oral seks yapmış ve onun döllerini yutmuştur. Öte yandan, birinin, bir başkasının tükürük şişesini tamamen içtiğine dair bir şaka onu çok eğlendirmişti, çünkü bu şakanın içeriğinin iştah açıcı olduğuna inanmıştı. Buenos Aires’e geldiğinde, “annesinin memesini terk ettiğinden” dolayı ağır bir anjin yaşamıştı. Çünkü, bir aktarımında, analistin onu saldırgan bir oral-sindirim tarzında tedavi edeceğinden korkmuştu. Memleketine geri döndüğünde, bu durumu hatırlamış ve hafif bir yutak (Pharynx) rahatsızlığı geçirmişti.
Anallik
Kırsaldaki çocukluğundan beridir başka insanları, özellikle kadınları, çiş ya da kakalarını yaparken gizlice gözetliyordu. Şehirdeyken, bu insanları, duvar çatlaklarından bu eylemlerini gözetlemeye ya da en azından seslerini duymaya ve çiş ya da kaka kokularını duymaya çalışırdı. Kadınları ve erkekleri çiş yaparlarken çıkardıkları seslerin niteliğinden dolayı birbirlerinden ayırt edebiliyordu. Kadınların çişlerini yaparken çıkardıkları güçlü ses nedeniyle, onun için taşıdığı örtük fallik anlam temelinde, cinsel olarak onu fazlasıyla uyarıyordu. On dört yaşından itibaren mastürbasyon yaparken periyodik olarak bu uyarılmaya ihtiyaç duydu. Çatışma durumlarında, kakasını kaçırma ve osurma şikayetleri vardı.
Başka insanların çiş ya da kaka yaparlarken gözetlemeye dair ilgisi erken yaşlarda başladı ve açıkça, memeden kesilme travması ve annesi tarafından konan anne memelerine dokunma yasağıyla bağlantılıydı. Üç yaşından itibaren, annesinin geceleri işemek için lazımlığı yatağa koyması ve o’nun da lazımlığın nasıl yavaş yavaş ısındığını hissetmek için lazımlığa yaklaştığını hatırladı. Çişle temsil edilen anne sütünü almak için tasavvurları vardı. Dört yaşından itibaren de babasıyla yatmaya başladı.
Giderek büyüdükçe, kendisini başarısız hissettiği anlarda ve özellikle bu başarısızlık cinselliği ile ilgili olduğunda, kaka ve çişe olan ilgisi daha çok artmaya başladı. Bunun tipik bir örneği şöyle: Kaldığı oteldeki hizmetli kız, onun çıkma davetini reddettiğinde, hasta, başka bir hizmetli kızı, tuvalette kakasını yaparken izleyebilmek için tuvalet duvarına tırmandı. Bu esnada elini yaraladığında ise, bu niyetinden vazgeçip kendisini reddeden hizmetli kızın odasına giderek onun ayakkabılarından birini kokladı. Burada bir yenilgi nedeniyle, genital ilgisi, dışkısal olan (anal) bir ilgiye doğru gerileyerek (regresyon) fetişistik bir ilgiye geri döndü. Dışkı süreçlerine olan ilgisiyle, çeşitli libidinöz arzularını tatmin ediyordu. Her şeyden önce, bu, genital ilgileri için bir ikameydi. Bu, az önce bahsedilen olayda, başkalarının kaka veya çiş yapmaları esnasında onları gözetlemek ya da seslerini duymak, hastayı, mastürbasyon yapmak için uyarmaya yarıyordu. Çocukken, babasının, hastanın kendisini özdeşleştirdiği hayvanları kastre ettiği yerde tuvaletlerini yapan kadınları izlerdi. Hasta, tekrar tekrar benzer anlamlara sahip hikayeler dile getirmişti. Tuvaletini yaparken izlediği kadınların kakaları, ona, o kadınların vulvası, anüsü ya da dişil penisleri gibi bir organı olarak görünürdü. Tergo pozisyonunda cinsellikte içe girdiğinde, o esnada, kadınların kakasını onların penisi sanmıştı mesela. Hastanın ifadesiyle, kadınların çiş yapmaların esnasındaki çişin akma gücü de hastaya kadın penisini simgeliyordu. Çocukken, annesini çiş yaparken duyduğunda anal olarak uyarılmıştı. Anneannesinin çiş yapmasını, klitoris ya da penis anlamına gelecek bir sözcükle adlandıran bir çiftçiyi de hatırlamıştı.
Bir kadını çiş yaparken dinlediğinde, penisini o kadına soktuğunu ve kadının çişinin onun penisi üzerinden aktığını hayal ederdi. Bunu bir cinselliği esnasında bir kadınla gerçekten de denemişti. Fantazilerinde, bir kadının, kendisinin tüm bedeni ya da ayağı üzerine işediği hayalini kurardı. Ara sıra da saldırgan fantazileri olurdu, örneğin, penisiyle, kadının üreterini tıkadığını ve böylece kadının artık işeyemediğini hayal ederdi. Bu fantazi, onun için, kadına, erkeksi şekilde hükmettiği ve kadının penisini çaldığı anlamına geliyordu.
Başkalarının dışkılama süreçlerine olan ilgisiyle, oral-sindirim arzularını doyurmayı deniyordu. Sütten kesildikten sonra, annesinin geceleri lazımlığa işeme seslerini duyması örneğinde olduğu gibi. Sık sık dışkıları (çiş ya da kaka) yuttuğunu hayal ediyordu. Bu o kadar ileri gitti ki, fantazisinde, tuvaletin giderinden içeriye doğru kaydığını ve böylece çiş ya da kakaları daha iyi görüp koklayabildiğini ve nihayetinde onları yiyip yutabildiğini hayal etti. Beş, altı yaşlarındayken, diş ağrısını giderebilmek için ağzını çişle çalkalardı. Ama bu iyi gelmezse, “acaba annemin çişiyle yapsam geçer miydi?” şüphesine düşerdi. Psikanalitik tedavi esnasında, özellikle sabahları çişini yaparken çişi süt gibi içmek için daima ağzını açtığını farketti.
Bu psişik (ruhsal) tavırlar, çocukluğundan kaynaklanıyordu. O zamanlar muzdarip olduğu oral ketlenmeler ve saldırganlıklar, suçluluk duygusuna dayanan takip edilme kaygıları ve genital ketlenmeleri temelindeki oral gerilemeleri (regresyonlar>) ve depresyonu, o’nun önce anne sütünü ve sonrasında ise besin maddelerini değersizleştirmesine yol açtı. Bu besin maddeleri, çiş ve kaka gibi, kirli ve yasak şeylere dönüştü. Burada buna yol açan bir başka kaynak ise, o’nun zalim ve sert üst-benliği idi, ki bu üst-benlik, o’nu, çiş ve kaka gibi nahoş şeyleri içe almaya zorluyordu.
Bu nesnel gerçeklikler için açık kanıtlar mevcuttur: İfadesine göre, annesi, o’nu sütten kesmek için meme uçlarına domuz boku sürmüştü. Ayrıca, annesi, kollarını soktuğu bir leğende peynir ve tereyağı imal etmişti ve bu ürünler ona çok kötü kokmuştu. Peynir topaklarını lop haline getirirken, peynir altı suyu bir delikten aşağı doğru akmıştı, aynen o’nun cinsel organından akan çiş gibiydi. Beyaz peynir topakları, bir kadının memeleri gibi görünmüştü o’na. Ama bu topaklar o’nun için hazırlanmamıştı, çünkü tifüs sonrasındaki nekahat döneminde o’na sadece bu peynir altı suyu verilmişti. Annesinin bu durumlarda yaydığı koku, o’na, vajinal ya da anal koku ya da meni ya da smegma kokusu, yıkanmamış ayak veya terli ayakkabı kokusu gibi geliyordu.
Bu konstellasyonlar sayesinde, sekiz yaşındayken, takıntılı bir şekilde her soruya “tereyağı” ya da “acımış tereyağı” sözcükleriyle cevap vermişti. Kullandığı bu sözcükler, dışkılar için kullandığı vulgar ifadelerdi, ama o’nun için süt ve tüm insan dışkılarını niteliyordu. Ne zaman bir kadından bir şey istese- nihayetinde bu, cinsel ilişki arzusu ya da anne memesine dair regresif bir talep anlamına geliyordu- bunu elde etmek için “onun önündeki toprağı yalamak” zorunda olduğunu fantaziliyordu. Bu, anne sütünün daha değersiz bir şekilde ikame edilmesi olarak anne dışkısının mazohistik bir şekilde yutulmasını simgeliyordu.
Dışkının, hastanın doğumuyla da ilgili bir anlamı vardı. Hasta, çişi, amniyondan gelen doğum suyuyla karşılaştırdı ve bunun o’na ikinci bir doğum (şansı) verebileceği ve kendisinden normal bir adam ortaya çıkabileceği fantazisini kurdu. Öte yandan, kendisini “bok (pislik)” olarak görüyordu ve hastalar için kullanılan bir sürgü içinde (lazımlık) doğduğunu iddia ediyordu.
Fetişizm
Kastrasyon kaygıları, bu adamın libidosunu dışkısal nesnelere doğru gerilemeye (regresyon) zorluyordu. Bunun sonucunda, kadın cinsel organına ilgi duymak yerine anüs ve dışkılarla ilgi duymaya başladı. Ama bu ilgi de daha az katı bir şekilde olsa da hastanın kendi üst-benliği tarafından yasaklanmıştı. Anüs ve dışkıya ikame olarak, ilgisini, anal niteliklere sahip ayak, çorap ya da ayakkabı gibi organlara ve giyim kuşam parçalarına kaydırdı.
Bu seçimle birlikte aynı zamanda bu tür nesnelere karşı daha az bir kaygıyla ifade edilen genital iç güdüleri de belirlemişti, çünkü burada konu cinsel organlar değil, aksine yalnızca ikame nesneler etrafında dönmektedir. Bu nesneler o’nun için fallik bir anlama sahip olduğundan, hastanın sadistik ve kastre edici üst-benliğinin yönetimi altında kendisinin pasif-homoseksüel boyun eğiciliğini fetişistik uyarılma yoluyla doyurabilmiştir.
Bu bileşenlerin tümü, hastanın fetişizminin doğmasında ve açığa çıkmasında rol oynamıştır. (Kadın) çorapları ve ayakkabılar, hasta için birer penis sembolüydü. Bu, bir genital organ olarak ayağıyla sembolik bir koitus yaşadığı ya da bir yılanı ezemeyecek kadar küçük olduğunu gördüğü bazı rüyalarında açıkça görülüyordu; bu, penisinin, rakiplerini yenemeyeceği kadar küçük olduğuna dair bilinçli inancının bir resmiydi. Kastrasyon duygularının dışa vurumu da ayaklara kaymıştı. Çocukken, parmak kısmından boğaz kısmına kadar tamamen yok olmuş olan eskimiş ayakkabılarını giymeye zorlandığını defaten anlatmıştı hasta. Yetişkinliğinde, fırsat buldukça, annesinin aşırı anlam yüklemesi yüzünden o’nu kaygıya boğan bir kadını cezbetmek için özellikle sağlam ayakkabılar satın alıyordu.
Öte yandan, o’nun fetişleri, kadının penisini simgeliyordu. Bu, özellikle, yüksek topuklu kadın ayakkabılarıyla ilgili olarak kendisini gösteriyordu. Bir rüyasının ilk bölümünde, birisi, onun sırtına bir kadın oturtmuştu. Rüyanın ikinci bölümünde, bir yatağın üstüne bir bacağını uzatmış olan bir rahibenin ayakkabı bağcığını bağlamaya çalışıyordu. Rahibenin ayakkabıları ve yatağa uzatılmış ayağı, genital olarak yasak olan kadının erekte olmuş penisini simgeliyordu. Kadını sırtına almak, kadının penisine boyun eğmek anlamına geliyordu. Bu ruhsal (psişik) tavrın temelinde, şişman ve baldırların iç tarafı kıllı olan bacakların onu çekmesi yatıyordu. Bu bacaklar, o’nun için, fallik bir anlama sahipti.
Fetişlerinin bir başka sembolik anlamı da kadın genital organının anlamıydı. Bu, beş yaşındayken, mürebbiyesinin siyanozlu ayağına neden ilgi duyduğunu ve sekiz yaşındayken de bir başka eğitmeninin çoraplarına ve vulvasına dokunduktan sonra neden onun çoraplarını kokladığını ve vulva ve çorapların neden aynı şey olduğuna inandığını açıklıyor. Yetişkin bir erkek olarak bir kadınla cinsel ilişkiye girmek için kendisine güvenmediğinde, o zaman kadının ayaklarını öpmeyi deniyordu. Yirmi yaşındayken bir kız arkadaşıyla kunnilingus formunda sex yapmaya cesaret edememişti. Bunun yerine, vulva ve anüs arasında duran bir parmağını kadının ayağı ve ayakkabısı arasına soktu, çünkü bu kadın tuvaletini yapar gibi çömelmişçesine oturuyordu. Burada hem ayak hem de ayakkabı kadının anüsünü veya vulvasını simgeliyordu.
Hastanın fetişleri de bunlarla alakalı olarak dışkıları simgeliyordu. Bu, örneğin, hasta sekiz yaşındayken kendisinin eğitmeni olan kadının ayakkabıları için de geçerliydi. Bu ayakkabılar da onu bu yüzden erekte etmişlerdi, çünkü ayakkabıların üzerine çiş sıçramış ve üzerlerini de toz kaplamıştı. Ayaklar, ayakkabılar ve çoraplar kötü kokuyorlardı ve bu yüzden dışkı karakterine sahiplerdi ve işte bu yüzden o’nu uyarıyorlardı (heyecanlandırıyorlardı). Ayaklarda en çok topuk o’nu cezbediyordu, çünkü bir yandan dışkıyı andıran sarımsı rengi vardı, diğer yandan da anüs gibi arkada bulunuyordu. Özellikle kahverengi ayakkabıları beğeniyordu. Bir keresinde, bir arkadaşının, içine sarı çoraplar giydiği kahverengi ayakkabılarına saplantılı şekilde bakakalmıştı. Bu ayakkabılar kendiliğinden bir şekilde dışkıyı sembolize ediyorlardı. Ayakkabıcılarda ayakkabı satın alırken ayakkabıları deneyen insanların eğilerek kıçlarını o’na dönmeleri de o’nu erekte ediyordu.
Bunlarla bağlantılı olarak, fetişleri, anne sütünün dışkıya dönüştürülerek temsil edildiği oral-sindirim sembolleri olarak da işlev görüyordu. Ayaklarındaki kiri betimlemek için halk ağzıyla ifade edilen “peynir” terimini kullandı. Bazı rüyalarında, ayakları simgeleyen “iğrenç kokan peynir” görüyordu, çünkü bu ayaklar hem sütle dolu göğüsleri hem de dışkıyı temsil ediyorlardı. Bu nedenle, süt dolu göğüsleri temsil eden yuvarlak beyaz bacaklar onu cezbediyorlardı. Aynı nedenden ötürü beyaz giyimli kadınları da çok çekici buluyordu.
Sonuç olarak, ayağı deriyle saran ayakkabılar ve bacağı saran çoraplar, o’nun için fetüsü saran mesane zarı ya da rahim olarak sembolik bir anlam taşıyordu.
Yetişkin genitalliğinin gelişimi
Bu adamın cinsel davranışı, “vajinadan kaçındığı” cinsel ilişkide bile, gaddar üst-benliğinin talepleri dolayısıyla gerileyen (regresif) bir karaktere sahipti. Bu, örneğin, düşlemlerinde kadın cinsel organını bir penisle ya da dişlerle donandığını veya anne sütünün dışkıya dönüştüğünü fantazilediğinde kendini açığa vurmuştu. İyileşme sürecinde, bu gerileme evrelerinden yola çıkarak, üst-benliğinin talepleriyle yüzleşebilmek ve daha gelişmiş genitaliteye ulaşabilmek için bu mazohistik durumun jfarkına varmak zorundaydı.
Bu bağlamda, kendi sosyal seviyesindeki bir kadınla genital bir ilişki geliştirebilmesi iyileşmesindeki karakteristik bir bölümdü. Bunu, hayatında ilk kez psikanalizi esnasında yapabildi.
Bu kadının adı, çocukluğunda kendisine iyi davranan halasının adıyla aynıydı ve bu kadının annesinin adı da hastanın annesinin adıyla aynıydı. Bu kadınla ilk önce sadece bedensel okşamalar ve daha sonra ise karşılıklı mastürbasyona cesaret edebilmişti. Vajinal içe girme (koitus) yerine anal cinsel ilişkiye dair regresif arzuları temelinde, annesinin memesi ve babasının penisinin temsili olarak olası rakiplerinin penislerine karşı Talionvari (dişe diş göze göz türünde birebir cezalandırma) homoseksüel boyun eğici tasavvurlara (düşüncelere ve fantazilere) sahipti.
Hasta, yavaş yavaş ketlendiği ve kendisine engel oluşturduğuna inandıklarını aşmaya başladı. Ama hala bir keresinde bir kadının annesi o’na sarıldığında yoğun bir kaygı duygusu yaşadı ve devamında bu kadının, o’nun için vulva ya da anüsü sembolize eden ayak parmaklarının aralarını yalamak istemek gibi regresif bir arzuya kapıldı. Bu arzusunu, daha hafif bir formda, birlikte olduğu kadının ayaklarını koklayarak ve o kadına kunnilingus formunda bir sex önererek gerçekleştirdi. Bu esnada, kadının ayaklarının perine bölgesine yakın oluşu ise hastayı çok güçlü bir şekilde erekte etti. Ayaklar burada vulva ve anüsün temsilleri olarak görüldü. Bunun dışında, kadının ayakları, hastaya babasının penisini hatırlatıyordu. Böylelikle, o kadın, hastayı sarılarak şaşırttığında, annesinin anne-babaya dair genital yasakları o’nda yeniden aktive oldu ve kadın, hastanın düşleminde yine bir fallik organ halini aldı.
Daha sonra bu kadın başını o’nun göğsüne yasladığında kaygıya kapıldı. Bu konum o’nda pasif homoseksüel boyun eğmelerinden biri olarak göründü. Ancak, o’nun da bir arzusuna denk düştüğü için, o kadınla içe girmeli (koitus) ilk seksini benzer bir pozisyonda, yani kendisi üzerine oturur şekilde yaptı. Bu koitus esnasında, kadının mı yoksa erkeğin mi bir penise sahip olduğundan emin değildi ve kadının kalçalarını, kendisine süt yerine dışkı veren memeler olarak gördü. Bu nedenle, o’nun için memelerin ikamesi olarak işlev gören kadının derisini sert bir şekilde ısırmak istemeye dair bir arzu büyüdü içinde. Ancak gerçekte ise kadını yumuşakça dişlemeye cesaret edebildi. Bu zaman diliminde, hastanın fantazilerinde, erkekleştirdiği kadınlar sıklıkla ortaya çıkıyorlardı, yani babasının penisine ve annesinin engelleyici fallik memelerine sahip olan kadınlar. Bu şekilde, ağızın yakınında üzeri kılla kaplı doğum lekeleri ya da benleri olan kadınları fantaziledi. Doğum lekeleri, vulvadaki erkek genitalini sembolize ediyordu ve o’na kız kız arkadaşını hatırlatıyordu. Bu kız arkadaşının meme uçlarında birkaç kıl vardı ve bir gün şaka yollu ona “eğer bir gün (kız arkadaşının) bebeği olursa, o zaman çocuğun fellatio (oral seks) türü bir sekse meyilli olacağını, çünkü bebeğin penisi sembolize eden kıllı bir meme ucunu emeceğini” söyledi. Hasta, ayrıca, çok sayıda memesi olan kadınların da fantazilerini kuruyordu. Bu memelerden biri, koltuk altında oluyordu ve anüsü yerine o’nun koltuk altı boyunca yaralanmış olduğu fallik bir memeyi simgeliyordu. Sevdiği bir kadın, yıllar önce o’nu terkettiğinde, ter bezi iltihabından muzdaripti. Ayrıca kız arkadaşının kızlık zarının dişli ve uzunca dişleri olduğunu iddia etmişti. Fantazisinde bu kız arkadaşının dişli bir vajinaya sahip olduğunu ve tüm dişlerin bu zardan türediğini düşlemişti.
Rüyalarında da bu kız arkadaşının genital organı ona fallik olarak görünüyordu. O zaman, büyük dudaklar (vajina dudakları) abartılı, kulak kıkırdağı ya da kıkırdak gibi sert görünmüştü ve kendi ayakkabılarının katı parçalarını çağrıştırmıştı. Bir başka rüyada, “vulvayı göremiyordu ve sadece onun üst kısmını, klitorisi görebiliyordu. Sanki, basınçla patlayan ve en yüksek noktasına ulaştığında yayılarak saçılan küçük bir su demeti/yığını gibi garip görünmüştü”. Bu su demeti/yığını, o’nun için fallik görünüme sahip bir çiş akıntısı anlamına geliyordu. Bir keresinde, bir kız arkadaşıyla birlikte olduğunda, özellikle uyarılmıştı, çünkü az öncesinde başka bir kadının işemesinin sesini duymuştu. Sadece saatler sonra, kadının, penisi çağrıştıran çiş akıntısı tarafından anal olarak tecavüze uğradığına dair bilinç-dışı fantazinin sonucu olarak osurmuştu.
Kız arkadaşıyla ikinci kez birlikte olduğunda (koitus), penisinde anestezik bir duygu ve supraorbital bir baş ağrısı hissetti. Bu, gözlerinden birinin dışarı doğru baskı uyguladığı kastrasyon tasavvuruna karşılık gelir. Fantazilerinde anal bir tecavüz de vardı, çünkü zevk dolu anal uyarılma da algılıyordu cinsellik esnasında. Devamındaki cinsel ilişkilerinde, baş ağrıları azalma gösterdi. Ancak rüyalarında sıklıkla insanları yutacak olan tehlikeli yılanlarla ve doğa üstü yaratıklarla dolu efsanevi bir yerde buluyordu. Yani, rakiplerinin ve yasaklayıcı ve cezalandırıcı olan ebeveynlerinin saldırgan penisleri arasında bir yerde buluyordu.
Genital aktivite ilerledikçe, penisteki anestezi duygusunun yerini yavaş yavaş arzu dolu bir uyarılma duygusu aldı ve aynı zamanda, daha önceleri anüste ortaya çıkan uyarılma ortadan kayboldu. Şimdilerde, cinsellik esnasında kız arkadaşının yüzüne bakabilmeye başladı ve o’nun için fallik bir vajina anlamına gelen yılanlarla dolu kafasıyla Medusa’ya baktığında taşa dönüşecek olmaya dair bilinç-dışı kaygı fantazisini de aştı.
Böylece, yavaş yavaş genitalliği (cinselliği) gelişti. Çatışma durumlarında, ancak, ara ara eski ruhsallığına doğru gerilemeler (regresyon) da gösterdi. Bir keresinde kız arkadaşı cinsellik yaşamak istemediğinde, onu ısırmaya çalıştı. Fantazileri, bu tür anlarda mazohistik bir nitelik kazanıyordu. Böylesi bir anda, bir kez annesinin yüzüne bir tokat attığını ve dudağının patlayıp kanadığını hatırladı. Bir başka seferinde ise, kız arkadaşı kendisinin hamile olduğunu öğrendiğinde, hasta o gece altını ıslattı. Kız arkadaşı bu bebeği düşürdü ve birkaç gün sonrasında da hastaya mastürbasyon yaptı. Sonrasında, hasta, kız arkadaşından kendisine bir portakal soymasını ve onu dilimlemesini (dilimleme fiili İspanyolcada “bölme” fiiliyle aynıdır) rica etti. Bu, kız arkadaşının vajinasını, penisten bölerek (arındırarak/dilimleyerek/ayırarak) ona vermesi anlamına geliyordu. Psikanalitik tedavinin etkileri sonucunda, üst-benliği, şimdi bunu kabul edebilmeyi o’na izin veriyordu. Eskiden, kendisinin genital yasakları nedeniyle portakalı fallik bir meme gibi emerek yerdi.
Fetişizm, Fallik Vajina ve Kastrasyon Kaygısı
Freud’un işaret ettiği üzere, bu adamın fetişizmi, o’nun kastrasyon kaygısının hem bastırılması hem de yönetilmesiydi. Fetişleri vasıtasıyla kendisine bir tür genital (cinsellik) alanı yaratıyordu. Bu alan içinde, eril (erkek) genitalliğinden (cinselliğinden) geri çekiliyor ve bununla kendisini kastre edilmiş, dişilleştirilmiş ya da anal-pasif hissediyordu.
Beş yaşındayken, öncesindeki oyunlarında keşfetmiş olduğu kadın genital organlarına dair bilgisini bastırmış ve kadınların anüsleri ile çişlerini yaptıklarına inanır hale gelmişti.
Bu tepkisi, kadın cinsel organına dair geliştirdiği yoğun kastrasyon kaygısına bağlıydı. Kaygı, heteroseksüellik yasağı ve suçluluk duygularının sonucunda oluşmuştu. Kökensel olarak, bu çatışmalardan önce, kadın genital organı hakkında bilgi sahibi olma ve bu bilgiyle cinselliğe bakışında zevk elde etmeyi öğrenmiş olması görünüyor. Daha sonrasında, kadın cinsel organının fallik olduğu ve ısırıp kastre edebileceği fantazisini geliştirdi. Psikanalitik literatürde sıklıkla temsil edilen bakışın aksine, burada, kadın cinsel organı, o’nun için kastrasyon kaygısını aşabilmesinin asla mümkün olmadığı fallik bir şey olarak düşlenmişti.
Aslında durum tam tersiydi. Bu, yoğun kastrasyon kaygılarının bir sonucuydu, çünkü kadının fallik organı üzerine olan fantazilere, her zaman, hastanın kendisinin penisi olmadığı ve anüsünü pasif-homoseksüel şekilde fallik kız arkadaşına sunduğu tasavvuru/düşlemi eşlik ediyordu.
Kadın genital organında gördüğü penis, babasının penisiydi ve penis, kadın cinsel organına zorla girmeyi engellemek için, orada duruyordu (“yeryüzü cennetinin kapısındaki meleğin ateşli kılıcı gibi”). Bu, aslında, kendi genital cennetiydi! Hiçbir şekilde, amacı, kendi kastrasyon kaygısını aşmak değildi.
Fallik bir vajinaya dair kendi fantazileri, dişli vajina üzerine dönen fantazilerine benzeyen bir oluşum ve formda oluşuyordu. Her ikisi de hiçbir şekilde kastrasyon kaygılarını azaltmadı, aksine arttırdı. Hasta, ayrıca, bunlardan hareketle regrese olarak türettiği başka fantazilere de sahipti. Mesela, o’nun için dişleri simgeleyen ağız dolusu cam parçalarını dişsiz bir şekilde ısırması gibi. Dişsiz damak, o’nun kastre edilmişliğini ve dişil bir penisle pasif olarak çiftleştirildiği anlamına geliyordu. Bu iki fantezi, regresif bir oral-sindirimsel mazohizminin sonucuysa, o zaman bunu genital mazohizmden gelen fallik vajina tasavvuru izlemektedir. Burada uyuyan güzel hikayesiyle bir analoji kurulabilir. Bu ruhsal durumda bulunan erkekler, yani dişli ve fallik vajinaya inanan erkekler, yetişkin erkekler olmadan önce kadınlardan genital olarak keyif alabilmek için önce vajinadaki dişleri ve penisleri aşmalıdırlar (aynen hikayedeki prens gibi önce ormanı ve dikenleri sonra da cadıyı, yani ebeveynleri aşmalılar ki saraya ulaşabilsin).
Bilinçli fantazilerinde ve açık rüyalarında, kadın organında gördüğü penis, kendisinin ya da bir kendisini temsil eden arkadaşının penisiydi. Ama bu sadece babasının penisini maskelemek içindi ve bu o’nu daha büyük kaygılara sürüklüyordu. Babasınınkininden daha aşağı bir konumda bulunan kendi penisiyle ilgili fantazilerinin olması, hoş olmayan psişik durumları kendi adına kolaylaştırıyordu. Hoş olmayan içeriklerine rağmen, bu içerikler bilinç düzeyinde kalabildiler. Buna karşın, babasının penisine dair fantazileri ise bilinç-dışıydı.
Onun fetişizmi, libidinöz ilgisinin, kendisini daha kaygılandıran, yani genital-dışkı organlarına göre daha az kastre edici olan organlara ve nesnelere kaymasını sağladığı ölçüde, hoş olmayan ruhsal gerilimlerden kurtulmasını sağlamıştı.